Balkan Savaşı'na katılmak için gelen gönüllü Türkmenler. Halep / 1912
Dünyanın ilk petrol kuyusu, yani cehennemin kapılarının açıldığı gün. ABD, 1863
Fatih Sultan Mehmet, fetih sırasında şehit olanların gömüldükleri Azapkapısı'ndan Kasımpaşa'ya yayılan sahayı mezarlık olarak ilan etti. "Asmalı Mescit" bu mezarlığın üst sınırındaydı. Suriçi İstanbullular, ölülerini kayıkla karşıdaki Meyyit İskelesi'ne geçirip buradaki Meyyit Camii'nde namazını kıldıktan sonra bu mezarlığa defnederlerdi.. Kaptan-ı Derya Cafer Paşa 1516'da mezarlıktaki bazı kabirleri imha edip Tersane'ye ilave binalar inşa ettirmeye kalktığında, 1453 fethini yaşamış bazı pir-i fani gaziler şehit yoldaşlarına yapılan muameleden dolayı Yavuz'a beddua etmişlerdi.. Evliya Çelebi de ailesinin bu mezarlıkta gömülü olduğunu belirtir. Üstelik kabirlerde Kufi yazısı görüldüğünü ve bunların Arapların Bizans'ı kuşatmalarında şehit olan sahabe kabirleri olduğunu iddia eder.. Osmanlı döneminin en renkli ilk tasvirlerini aktaran Evliya Çelebiye'ye göre ; "Galata kavminin birincisi gemiciler, ikincisi tüccarlar, üçüncüsü sanatkarlar, dördüncüsü kalafatçı marangozlardır.." Bu kadar denizcisi bol yerin meyhanesi de çok olur. Rumlar meyhaneci, Ermeniler pastırmacıdır. Galata Kalesi içinde alemin gördüğü en çirkef işler icra edildiği gibi, dünyanın her yerinden gelen içki ve şarapların da en alası buralardaki meyhanelerde satılır. Yüzlerce müşterinin aynı anda yiyip içtiği meyhaneleri vardır.. Latifi'ye göre, "Bu güzel şehrin içki sofrası ve alemleri sürekli devam eder. İçki meclisi buradan gayri yerde haramdır..
(SİNAN ÇULUK, #tarih dergisi Şubat-2016)
Fatih Sultan Mehmet, fetih sırasında şehit olanların gömüldükleri Azapkapısı'ndan Kasımpaşa'ya yayılan sahayı mezarlık olarak ila...
Siyahi çocuklar, yalnızca beyaz çocukların girebildiği parkta, oynayanları izliyor.
Cihangir sokaklarında bir zamanlar çok aşina olduğumuz yoğurtçu, 1950'li yıllar
Galata Kulesi ve günümüze ulaşamayan Galata surları, 1880
Galata, İstanbul'un karşısında Haliç'in ağzında ilk kurulduğu zamanlardan itibaren kozmopolit yapısıyla dünyanın cazibe merkezi olma özelliğini hiç kaybetmemiş, Roma İmparatoru I. Constantin (323-337) ilkçağdan beri İstanbulluların "Pera" (Karşı) dedikleri bölgede bulunan bir miktar evin çevresine ilk suru yaptırdığında yüzyıllar içinde önemini giderek artıracak bir bölgeyi belirlemişti aslında. Zamanla "Galata" ismini alan bu mevki, Cenovalı tüccarların özerk hareket ettikleri bir bölge haline gelecekti. Bizanslılar, Cenovalıların faaliyetlerinin kendi aleyhlerine geliştiğini görünce, buradaki surları yıkarak imtiyazlarını kaldırmaya yönelik girişimlerde bulundular. Ne var ki Bizans'ın iç kargaşasından yararlanan Cenovalılar, 14. yüzyılda surları eskisinden daha mükemmel yaptıkları gibi derin hendeklerle de tahkim ettiler. Surların en yüksek noktasına da günümüzde "Galata Kulesi" olarak yaşamaya devam eden burcu inşa ederek, Bizans'a meydan okumayı sürdürdüler. Bu kuleden sonrası bağlık, bahçelik, ormanlık arazi halinde kaldı.. Konstantiniyye'nin 1453'de fethinde Cenovalıların Bizans devrindeki imtiyazları ortadan kaldırıldı ama Galata'daki kozmopolit yapı devam etti. Bir kısım sur duvarı Fatih'in emriyle yıktırıldı. Cenova kolonisinin Rumlarla birlikte yaşadığı kale içinin yanı sıra Kasımpaşa ve Tophane taraflarına yoğun Türk yerleşimi başladı..
(SİNAN ÇULUK, #tarih dergisi Şubat-2016)
Galata, İstanbul'un karşısında Haliç'in ağzında ilk kurulduğu zamanlardan itibaren kozmopolit yapısıyla dünyanın cazibe merkezi o...
1920-1921 yılları sırasında hazırlanan İzmir Amerikan Konsolosluğu verilerine göre ("A Survey of Some Social Conditions in Smyrna, Asia Minor") , Birinci Dünya Savaşı öncesi, İzmir nüfusu 400 bin civarındadır.. Türkler : 165.000 Rumlar : 155.000 (Osmanlı uyruğu : 115.000, Yunan uyruğu : 40.000) Yahudiler : 35.000 Ermeniler : 25.000 Yabancılar : 20.000 (İtalyan : 16.000, Fransız : 3.000, İngiliz : 2.000, Amerikalı : 200 ) Mondros Mütarekesi sonrasında, şehre 100.000 dolayında Rum'un geldiği belirtilmektedir ; ama bunların Yunanistan'dan mı, Ege adalarından mı yoksa İç Anadolu'dan mı geldiğini kestirmek zor.. Kentteki ticari ve sınai uğraşlar büyük ölçüde gayrimüslimler tarafından yürütülmekte. Türk nüfus ise genellikle resmi görevlerde çalışıyor ; diğerleri ise ırgat, hamal ya da Türk mahallesinde küçük esnaf.. Rumlar bankerlik yapıyor, ticari işletmelerde memur, aşçı, hizmetkar, vasıflı iş gücü, tamirci ve dükkan sahibi.. Ayrıca ithalat ve ihracatla da yoğun bir biçimde ilgileniyorlar.. Ermeniler kuru meyve ticaretini ellerinde bulunduruyorlar.. Yahudiler ise hırdavatçı ya da nalbur.. Kentteki İngilizler ve Fransızlar büyük ihracatla uğraşıyorlar.. Rapora göre kentin Avrupa Türk olmayan mahallelerinde genelde Türkçe konuşuluyor. Kentte Türklerin bir kısmı hariç hemen herkes Rumca biliyor. Fransızca ise üst sınıfların dili ; okumuş, güngörmüş kişiler konuşuyor. Ayrıca Avrupalılar ve Levantenler de Fransızcayı tercih ediyorlar.. Bazı Hristiyanlar, Yahudiler ve sınırlı sayıda Türk İngilizce de biliyor. İtalyanlar dışında İtalyanca konuşan pek az.. Rapora göre, İzmir'de yaşam tarzı son derece "liberal" ; hatta israfa varacak kadar.. Moda açısından İzmir, Paris'in küçük bir örneği..Giyim kuşam ve süse İzmirli büyük meblağ harcıyor. Her türlü giysi, ayakkabı, tuvalet eşyası Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya ve Amerika'dan getirtiliyor.. 159 mahalleden oluşan İzmir'in 1918 yılı belediye geliri 126.730 Osmanlı lirası. Belediye reisi 35 lira, genel sekreter ya da "mektupçu" 20 lira ; belediye doktorları da 6-12 Osmanlı lirası arasında aylık alıyor.. Kuşkusuz, savaş enflasyonu sonrası bu maaşlar son derece yetersiz. Bu nedenle rüşvet ve bahşiş olağan seyrinde devam ediyor !..
(ZAFER TOPRAK, 1920-1921 İzmir'i")
1920-1921 yılları sırasında hazırlanan İzmir Amerikan Konsolosluğu verilerine göre ("A Survey of Some Social Conditions in Smyrna, A...